Manşet

Yaşam Hakkı

Yazar Unknown 11 Aralık 2015 Cuma 0 yorum


Çocuğun Yaşaması ve Gelişmesi İlkesi


 Yaşamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır

ÇHS’nin 6. Maddesine göre: “Her çocuk yaşama hakkına sahiptir. Devlet çocuğun yaşamını ve gelişimini güvence altına almakla yükümlüdür”. 

Yaşama hakkı, tüm hak ve özgürlüklerin kullanılmasının temelini oluşturan bir haktır. İnsan hakları içerisinde, değer sırası bakımından en başta gelir. Bu hak olmaksızın diğer hakların kullanılması mümkün değildir.


 Yaşama hakkı, kişinin fi ziksel ve ruhsal bütünlüğünü koruyabilmesi ve varlığının çeşitli etkilerle bozulmasına engel olabilmesi anlamına gelir. İnsan hakları belgelerinin tümü yaşama hakkını güvence altına alır ve yaşama hakkını “dokunulmaz” bir hak olarak kabul eder. Çocuk Hakları Sözleşmesi de,çocuğun yaşama hakkını koruma altına almaktadır. Yasalarımızda da çocuğun yaşama hakkını koruyan, başta anayasa olmak üzere pek çok madde bulunmaktadır.





 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, yaşama hakkının gerçekleştirilmesinin yanı sıra, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için “mümkün olan azami çabanın gösterilmesini”, devletlerin sorumluluğu olarak görür. “Gelişme” kavramı, yalnızca çocuğun yetişkinlik dönemine hazırlanmasıyla ilgili değildir. Bu aynı zamanda çocukluk dönemi için, yani çocuğun içinde bulunduğu dönemin en elverişli koşullarda oluşturulması anlamına gelir.

 Sözleşmeye göre devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal, psikolojik ve toplumsal gelişimini, insanın saygınlığı ile uyumlu biçimde gözetmeli ve çocuğun toplumda özgür bir birey olarak yaşamını sürdürmesi için gerekli önlemleri almalıdırlar. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun yaşama ve gelişme hakkını koruma altına alan, bu konuda tüm yetişkinlere ve devletlere verilen temel sorumluluk şöyledir

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de Çocuğun Yaşama ve Gelişme Hakkı

MADDE 6

1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.




Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi: Çocukları ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun yararının gözetilmesi gerekir. Çünkü, toplumun savunmasız bir grubu olan çocuklar, kendi haklarını arayamazlar. Hükümetler, gönüllü sektör, toplum kurumları, aileler, bakım hizmetleri verenler bu haklara saygı gösterme, ihlâl etmeme ve daha da ileriye götürüp, güçlendirme sorumluluğuna sahiptirler 


Çocuğun yüksek yararı ilkesi, çocuk merkezli bir bakış açısını destekler ve çocuğun birbiriyle ilişkili hak ve ihtiyaçlarına dikkat çeker. Dolayısıyla, çocuğa sağlanan koruma kanunlarının, politikalarının ve uygulamalarının değerlendirilmesinde, çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması ve çocuklara yönelik temel hizmetlerin ekonomik reform ve açık azaltma dönemleri de dahil olmak üzere, her zaman korunması ve öncelik verilmesi gözetilmelidir.


Koruma, en genel anlamıyla bir bireyin yaşamını olumsuz bir biçimde etkileyecek olası bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasını engellemek için alınan önlemleri ve savunuculuk çalışmalarını ifade etmektedir. Önlemler ve savunuculuk çalışmaları, bireyin hak ettiği yaşamı sürdürmesi açısından vazgeçilmez niteliktedir. Dolayısıyla, Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi, çocuğun herhangi bir alanda ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasının engellenmesini gerektirir.

Çocuğun yaşamını etkileyebilecek durumlar, fi ziksel, zihinsel, psikolojik, cinsel ve sosyo-kültürel nedenlerden kaynaklanabilir. Bu nedenle, çocuğun korunması, toplumun her düzeyinde, başta kamu idareleri olmak üzere, resmi, yerel, özel, akademik ve sivil toplum kuruluşları vb. tüzel kişilere; devlet başkanları, milletvekilleri, öğretmenler, doktorlar, polisler, anne babalar ve hatta çocuklar olmak üzere gerçek kişilere, etik ve yasal zorunluluklar doğrultusunda, birçok yükümlülük verir.

Her çocuğu öncelikli olarak ele alan, çocuğa ayırım gözetmeden saygı gösteren ve değer veren, haklarında alınan kararlara katılımını sağlayan ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri için fırsat veren koruyucu bir sosyal destek sistemi oluşturmak, öncelikle o devletin anayasasında düzenlenir. Birçok devlette olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda çocuk ve çocuk haklarının korunmasına, başka bir ifadeyle çocuğun güvenliğinin sağlanmasına ilişkin genel kurallar bulunur. Bu kurallardan bir kısmı, temel hak ve hürriyetlerin düzenlemesiyle ilgilidir. Bu genel nitelikli kurallarla çocuk, gerçek kişi olarak, anayasamızın kullandığı deyimlerle, “herkes ya da vatandaş” olarak korunur. Bununla birlikte, koruyucu (kişisel) kuralların bazılarında çocuk, özel bir korunmaya sahip kılınmıştır. Yani çocuklar, kendilerine özgü kurallarla da korunur. Bunun yanı sıra çocukların güvenliğinin sağlanması için gereken örgütlenmeler kurulmuş ve geliştirilmesini sağlayan düzenlemeler için özel kanunlar çıkarılması kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin çocuk koruma sistemi, ulusal mevzuat başta olmak üzere, onaylanan uluslararası sözleşmelere, belirlenen kaynak tahsisinden hükümetlerin tercihlerine kadar birçok etkenden etkilenmektedir




Çocuğun yüksek yararı gözetilerek yapılan dü- zenlemeler (etkinlik, hizmet, mekân vb.), söz konusu düzenlemenin öncelikle insan odaklı ve çocukları birey olarak gören, insan haklarına ve dolayısıyla çocuk haklarına duyarlı, bu hakları savunan, barışçıl, hoşgörülü, saygılı, özgürlükçü, eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine sahip olması ile mümkündür. Dolayısıyla, çocuğa öncelik veren ve çocuğun yüksek yararını gözeten düzenlemelerin; - Çocuğa duyarlı ve çocuğun duyarlı olmasını sağlaması, 12 GÜNDEM: ÇOCUK! - Çocukların gereksinimlerinin farkında olması, - Çocuğu, ailesinden ve çevresinden kopuk görmeyen ve gereken kaliteli yatırımları yapması, - Çocukları her türlü tehlikeye karşı (istismar, zararlı alışkanlık vb.) koruması, bu tehlikeleri önlemesi ve gerekli tedaviyi sağlaması, - Kriz durumlarına (yapay ve doğal) hazırlıklı olması, - Sorunları öngören ve büyümelerini engellemesi, - Çocuklar için ve çocuklarla olan faaliyetlerine özel bir bütçe ayırma

- Kurumlarda çalışan kişilere düzenli bir bilgi ve deneyim aktarımında bulunan, bilginin bu kişiler arasında dolaşmasına olanak sağlaması, - İşbirliği ağı içinde bulunması gerekir. Dolayısıyla, çocuğun yüksek yararını gözeten bir düzenlemenin, çocuğun görüşünü alan, planlamaya önem veren ve uygulayan, kısa-orta ve uzun vadeli dengeleri izleyen, değerlendiren ve bunun için kaynaklarını ayıran bir yapıya sahip olması gerekir. Bu yapıların sürdürülebilirliklerini sağlamaları ise, politikalarını oluşturmaları ve izlemeleriyle doğrudan bağlantılıdır. 

Hiç yorum yok: